4 Aralık 2013 Çarşamba

Koşuyordum

Koşuyordum. Dur durak bilmeden, çılgınca, umarsızca koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden, sonucunu kestirmeden koşuyordum. Ne bir amaç vardı aklımda, ne de bir varış noktası. Koşuyordum sadece. Terler, alnımdan başlayıp gözlerimden süzülerek yere damlıyordu. Yolları sulayarak ilerliyordum. Nefesim, git gelleri simgeler şekilde artıp azalıyordu. Neden yaptığımı bilmiyordum. Forrest Gump tribine mi girmiştim? Yoksa her şeyi arkada bırakıp, yepyeni bir dünyaya koşma isteği miydi bu? Hayır. Hiçbirisi değildi. Koşmamın nedeni, arkamda olanca kuvvetiyle koşan ve yakaladığında beni 13 ayrı parçaya ayıracak 4 kişiydi. Onların gazabından kaçıyordum, kendi sonumdan ve yiyeceğim dillere destan dayaktan kaçıyordum.




Her şey 7 ay önce başladı. Üniversitede sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra girdiğim çağrı merkezinde başladı. Buradaki insan kaynakları departmanı benim için kısa süreliğine de olsa iyi bir maddi kaynak olacaktı. Sonrasında ise kendi alanımda bir iş bulacaktı. Fakat gün geçtikçe işi sevmeye ve daha bir azimle yapmaya başladım. Bunu gören üstlerimse benim insan kaynakları eğitimi almam gerektiğini düşündüler ve insan kaynaklarısertifika programı için başvuruda bulundular. Burada aldığım eğitimle daha da palazlanıp tam bir İK’cı olup çıktım. Çalışanların performansını en üst düzeyde tutmak in çaba sarfediyor, özen göstermeyenin gözünün yaşına bakmıyordum. Onlar da benim gözümün yaşına bakmadılar.


Koştum. Hiç durmadan. Arkama dönüp baktığımda hiçbirinin kalmadığını gördüm. Onlardan kaçmıştım. Fakat öyle hızlı koşmuştum ki, hayatımdan da kaçmıştım. Artık o dünyaya dönemezdim. Ben de koşmaya devam ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder